Hindistan seçimlerini diğerlerinden ayıran birçok özelliği vardır. Bunlardan birincisi seçimlerin yaklaşık bir ay sürmesi, ikincisi ise dünya’nın en büyük demokrasisi olmasından dolayı en büyük demokratik seçimdir. Eğer Çin bir gün demokrasiye geçer özgür seçimler yaparsa Hindistan bu iki temel özelliğini kaybedebilir. Hindistan da 16 Nisan-13 Mayıs 2009 tarihleri arasında parlamento seçimi yapılmış ve iktidardaki Kongre partisi ve birlikte hareket eden Demokrat – Laik ve sol koalisyon partileri tekrar seçimde meclis çoğunluğunu elde etmiştir. 543 milletvekilinin bulunduğu ulusal mecliste 262 milletvekili çıkartmışlardır. Mevcut başbakan Manmohan Singh görevini devam ettirecektir. Koalisyon partileri arasında İndira Gandi’nin ölen oğlunun karısı İtalyan asıllı Sonia Gandi ve iki oğlu da seçimin galipleri arasındadır.
Hindistan 1 miyar 170 milyon nüfusu ile Çin’den sonra dünya’nın en kalabalık ikinci ülkesidir. 35 Eyalette 714 milyon seçmenin %60’ı oy kullanmıştır. 124 bin seçim sandığını yaklaşık 2 milyon güvenlik görevlisi korumuştur.
Hindistan’ın nüfus ve sosyolojik yapısının dünya da başka bir örneği yoktur. Hiçbir ülke topraklarında bu kadar karışık ve karmaşık sosyo-kültürel yapıya sahip değildir. Farklı Klanlar, kastlar, dinler, mezhepler, ırklar ve diller Hindistan’ın yönetimini olağan üstü zorlaştırmaktadır. Örneğin Hindistan da 3000 kast ve bunlara bağlı 25.000 Kast altı topluluk vardır. Hindu dili ile İngilizce ulusal resmi dildir. Ancak 35 eyalette 18 yerel resmi dil daha vardır. Ülke de dini yapıda oldukça zengindir, ama halkın büyük bir kısmı yaklaşık %79.5’i Hindu dinindendir. Hindistan, Endonezya ve Pakistan’dan sonra nüfusunun %13.7’i yani yaklaşık 150 milyon Müslüman halkı ile dünya’nın en büyük üçüncü Müslüman ülkesidir. 25 milyonu yani halkın %2.5’i Hıristiyan ve %2.1’i yani yaklaşık 18 milyonu Sihler’den oluşmaktadır. Bunlara ilave olarak sayısal olarak daha küçük ama çok sayıda farklı topluluklar, dinler ve mezhepler mevcuttur. Örneğin Zoroistrienler ( Parsisler ), Budistler, Yahudiler vb. Hindistan’da Çin’de olduğu gibi resmi olarak çocuk sayısını kısıtlama yoktur. Ancak genelde doğu toplumlarında görülen erkek çocuğu tercih etme hastalığı Hindistan da oldukça yaygındır. Kız çocuklarını doğum öncesi aldırma veya başka yöntemlerle yok etme gibi sorunlar yaşanmaktadır. Bu nedenle de birçok eyalette 1000 erkeğe 800 veya 900 kadın düşmektedir. Bu sayısal ve geleneksel cinsiyet farkı iki ciddi sorun yaratmaktadır. Birincisi kırsal da ve geri kalmış yörelerde kadınların birden çok erkekle evlenmeleri çoğalmakta, ikincisi ise kadın yüzünden cinayetler, gerginlikler ve kız kaçırma gibi toplumsal sorunlara neden olmaktadır.
Hindistanlılar kendilerinden on kat daha küçük İngilizlerin egemenliğinde yaklaşık bir asır (1850-1947) kalmışlardır. İngilizlerin zenginleşmesinde ve asker tedarikinde önemli katkıları olmuş ve bölge ülkelerinin sömürülmesinde İngilizlerin sıçrama tahtası olmuşlardır. İngilizlerin sömürgeleri arasında en önemlisi olmuş ve bırakmamak için en fazla uğraştığı ülke olmuştur. İngilizler sosyal, etnik ve yapısal sorunların çözümü ile ekonomik kalkınma için hiçbir gayret sarf etmemiştir. Ayrıca komşu ülkelerle ileride sorun çıksın diye çeşitli millet ve dinleri aynı ülke içine koyarak savaşlara zemin hazırlamıştır. Hindistan da ki bağımsızlık hareketleri Pakistan’ın da bağımsızlığını getirmiş ama her iki ülke arasında 1947-1949 savaşı 1965 ve 1971’de üç kez savaşmışlar ve Keşmir sorunu nedeniyle de iki ülke arasında gerginlik devam etmektedir. Her iki ülke de atom bombasına sahiptir, dolaysıyla yeni bir savaşın hangi boyut alacağı önceden kestiril ilemeyeceği için bu iki halk için bir felakete dönüşebilir. Hindistan büyük komşusu Çin ile de ciddi sorunları vardır. Ancak sıcak bir çatışma ikisinin de sonunu getireceğinden siyasi gerginlik çatışmaya dönüşmüyor.
Çok sayıda aşırı dini ve milli gruplar Hindistan’ın iç barışını bozmaktadır. Kökten dinci Hindular gittikçe organize ve saldırgan olmaya başlamışlardır. Dinler ve mezhepler arası gerginlikler ve sorunlar çıkararak ülkenin huzurunu ve dengesini olumsuz bir şekilde etkilemektedirler. Hindistan hükümetinin demokratik ve çağdaşlaşma hareketlerine dinden ve gelenekten uzaklaşılıyor ve yabancılaşıyoruz diyerek cahil halk kitlelerini de arkalarına alarak iktidara ve diğer dinlere karşı politik ve fiziki saldırılarda bulunmaktadırlar. Özellikle Müslümanlara karşı hem dini farklılıktan hem de ayrılıkçı politikalar güttüklerinden dolayı özel hedef olarak seçmişlerdir. Dünya’nın en yoksul halklarından oluşan bir devlet yapısı vardır. Gelir dağılımı dengesizliği, yoksulluk ve yolsuzluk kanıksanmış bir durumdadır. Özellikle politik ve bürokratik yönetimde bulunan insanların yolsuzluğu ülkenin en önemli sorunudur. Kişi başı milli gelir yaklaşık 3500 ABD dolarıdır. Halkın %50’den fazlası 620 milyon kişi günlük yaklaşık 1.30 dolar ile geçinmektedir, gelir dengesizliği burada açıkça görülmektedir. Nüfusun %60’ı 35 yaşın altındadır. Dolaysıyla büyük bir işsizlik sorunu vardır. Okul çağındaki nüfusun fazlalığı ciddi eğitim sorunlarına neden olmaktadır. Hindistan ekonomik, politik ve sosyal bütün sorunlarına rağmen 1990 soğuk savaş sonrası yıldızı parlayan, uluslar arası ilişkilerde önemli bir aktör olma yolunda olan bir ülke konumuna gelmiştir. Bunun nedeni sadece soğuk savaşın sona ermesinin getirdiği yeni konjonktür değil aynı zamanda ekonomisi, teknolojisi ve demokrasisinin de gelişmesidir. Hindistan sahip olduğu bunca sorununa rağmen demokrasisini yaşatmayı başarmıştır.
Dünyanın en büyük ve en karmaşık sorunlarına sahip bir ülkede nasıl başarılı olunacağını en iyi kendileri bilir, zira dünyada bu tür tecrübeye sahip başka bir ülke yoktur. Mayıs 2009 parlamento seçimlerinde Hindistan halkı hükümetin devamı yönünde karar vermiştir. Ana muhalefet partisi " Hint Halkı Partisi" yetkilileri seçimlerden hemen sonra olgunluk örneği göstererek halkın kendilerini tercih etmediğini söyleyerek sonucu kabullendiklerini kamuoyuna duyurmuşlardır. Hindistan da bu tür açıklama gelenekten gelen bir anlayışla önemli sayılmaktadır. Açık ifadesiyle seçimi kazanan tarafın meşruluğu ve ülkenin iktidar kavgası yaşamayacağını ifade etmektedir.