Son günlerde yaşanan gelişmeler bundan sonra gündemimizde önemli ölçüde yer tutacaktır. Siyaseti de yakından etkileyecektir. Esasen bu gelişmeler yeni olmakla birlikte bunların ait olduğu konular gündemimizde sürekli olarak yer almıştır.
KKTC’DEKİ SEÇİMLER
19 Nisan’da KKTC’de Parlamento seçimleri yapıldı. Derviş Eroğlu’nun partisi %44 oy alıp bir milletvekilliği fazlalığı ile tek başına iktidar olma imkanını yakaladı. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın partisi ise büyük bir kayba uğrayıp oyların ancak %29’unu alabildi. Muhtemelen Eroğlu bir milletvekillik ekseriyeti riskli bulacak ve Serdar Denktaş’ın partisi ile bir koalisyon hükümeti kuracaktır.
Mehmet Ali Talat’tan hiçbir zaman memnun olmadım. Zira kanaatime göre Mehmet Ali Talat KKTC ve Türkiye’nin ortak çıkarlarını hiçbir şekilde savunmadı. Gerçi bunun tek sorumlusu kendisi değildir. Kendisine ve partisine AKP iktidarının verdiği aşırı destek hatırlardadır. Her zaman ifade ettiğim gibi Annan Planı’nı kabul etmek Türkiye için belli bir süre sonra KKTC’yi kaybetmekle sonuçlanacak büyük bir hata idi. Talih yüzümüze güldü. Rum kesimi onu reddetti. Bu da bize Batı’nın bu konudaki ısrarlı dayatmalarına karşı bir zaman kazandırdı. Ancak geçtiğimiz yılın 2. yarısında Hristofyas ve Mehmet Ali Talat arasındaki müzakereler yeniden başladı. Önümüzdeki günlerde Batının eski dayatmalarını daha da ısrarlı bir şekilde tekrarlayacağı beklenmektedir. Derviş Eroğlu’nun bu görüşmeleri önemli ölçüde etkileyebilmesi söz konusudur. Bu konuda bir tahmin yapmak için vakit çok erkendir. Temennimiz bu etkinin Türkiye ve KKTC’nin ortak çıkarları istikametinde olmasıdır.
İlginçtir ki bu seferki Kıbrıs Seçimleri diğerlerine göre bizim medyamızda çok az bir yer tuttu. Hiç tutmadı bile denilebilir. Mevcut hükümet de Mehmet Ali Talat’ın partisini desteklemek yolunda bir adım atmadı. Ben bu durumu AKP iktidarının Derviş Eroğlu üzerinde Mehmet Ali Talat’a mutlaka destek vermesi için bir baskı yapmayabileceği ihtimaline yormak istiyorum.
AZERBAYCAN KONUSU
1989’un 2. yarısında eski Sovyetler ve Varşova Paktı yıkılıp Rusya, Doğu Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’dan çekilme kararı alınca büyük bir sevinç duymuştuk. Osmanlı Devletinin bile ulaşamadığı kadar geniş sınırlar ilgi alanımız haline geliyordu. Bundan çok büyük bir sevinç duymakla birlikte bir türlü ne yapacağımızı bilemedik. Cumhurbaşkanlığı döneminde önce rahmetli Özal, arkasından Demirel Türk Cumhuriyetlerine karşı büyük bir ilgi gösterdiler. Ancak her şey onların gösterdiği ilgiden ibaret kaldı. Kurumsallaşmadı. Bir esasa bağlanmadı. 6 Cumhuriyet sistemli bir şekilde bir araya getirilemedi. Rahmetli Özal ve Demirel’den sonra ise hemen hemen hiçbir şey yapılmadı.
Bunun içindir ki Ermenistan sınırını açmak için yürüttüğümüz müzakerelerin Azerbaycan’ı kaybetmemize sebep olduğunu söyleyemiyorum. Zira biz zaten hiçbir zaman Azerbaycan’ı kazanmamıştık. Ama bu gerçek Türkiye’nin Ermenistan ile arayı düzeltmek için açıkça Azerbaycan’ı feda ederek yaptığı fevkalade vahim hatayı örtmez. Ama biz gerçekleri bütünüyle görmek ve söylemek zorundayız.
ELÇİBEY’İN KIYMETİNİ BİLEMEDİK
Azerbaycan’da yaptığımız en büyük stratejik hata Aliyev’i Elçibey’e tercih etmek olmuştur. Burada tercihten kastım Elçibey’in yerine Aliyev’in Devlet Başkanı olması değildir. Türkiye’nin Aliyev’i memnun etmek için Elçibey’i tamamen dışlamasıdır. Elçibey Türkiye’de vefat etti. Alelacele uçakla Azerbaycan’a gönderdik. Cenazesine doğru dürüst iştirak bile etmedik. Elçibey bir idareci olarak başarılı olmasını engelleyebilecek ölçüde duygusal bir insan olabilirdi. Ancak bu onun zaafı değil büyük üstünlüğüydü. Azerbaycan’da Devlet başkanı kim olursa olsun Türkiye Elçibey’i dışlamak yerine ona sahip çıkmalı ve onu bütün Türk Cumhuriyetlerinin ortak bir büyüğü, bilge kişisi, bu büyük coğrafyanın kalbi ve vicdanını temsil eden bir bayrak haline getirmeliydi. Tek millet, iki devlet sözünü ilk söyleyen odur. O bunu inanarak bütün kalbiyle ve bütün Türk Cumhuriyetleri için söylüyordu. Bu vesileyle kendisini yakından tanımak onuruna eriştiğim Ebulfez Elçibey’in hatırasını hürmet ve rahmetle anıyorum.