YAVUZ KAYA                                                              ykaya@yanki.com.trYAVUZ KAYA ykaya@yanki.com.tr


KARARLI OLMALIYIZ

Amerikan seçimlerinin Türkiye için neden önemli olduğunu anlatmak yerine, dünya için neden önemli olduğunu anlatmak daha doğru olur.

Çünkü kronik hale gelen alışkanlığımız, çözmek zorunda olduğumuz kendi sorunlarımız yerine, tartışmak zorunda bırakıldığımız dış gündemlerle uğraşmak oldu yıllarca.

Bir ülkedeki seçim neden bu kadar önemlidir? Eğer bu ülke hükmedici konumda küresel bir güç olarak kabul görüyorsa elbette önemlidir, hatta bazıları için kendi ülkesindeki seçimlerden bile önemlidir diyebiliriz.

ABD’yi bu kadar önemli kılan, ona duyulan sempati ya da öfkeden ziyade, onun bünyesinde taşıdığı ve hepimizi bir şekilde etkileyen katı gerçekleri aslında.

George W. Bush’un sekiz yıllık vahşet, kan ve kriz döneminden sonra, dünya kaybettiği insanlık rotasını ararken Barack Obama’ya yöneldi.

ABD’de 4 Kasım 2008’deki başkanlık seçimlerinin galibi olan Demokrat Barack Obama’nın geçmişi çok tartışıldı. Kenyalı bir Müslüman babanın oğlu ve göbek adı Hüseyin olan Obama’nın da Müslüman olduğu iddiaları gündemimizi oldukça meşgul etti. Sonra ise İran’da "Mehdi’nin Habercisi", "Büyük Savaşçı" olduğu iddia ediliyor. Bir diğer ilginç gelişme de Amerikan "Forbes" dergisine göre, İran’daki bir internet sitesinde 17’nci yüzyılda yazılmış "Işık Okyanusu" adlı kitabın yayınlanmasıyla başladı. Kitapta Hz. Ali’ye atfedilen şöyle bir söz yer alıyor; "Kıyametten hemen önce, uzun boylu siyah bir adam batıda iktidarı ele geçirecek, dünyanın en büyük ordusunu komuta edecek ve üçüncü İmam’dan (Hz. Hüseyin) işaretler taşıyacak. Şiiler onun bizden olduğuna şüphe etmesin." Birçok İranlı’ya göre uzun boylu ve siyahî olan Obama, Büyük Siyah Kurtarıcının ta kendisi. Ayrıca "Barack Hüseyin’nin" Farsça’da kutsanmış Hüseyin anlamına geldiği de söyleniyor. İsmi Fars alfabesiyle "O-BA-MA" diye hecelendiğinde ise; "O bizden biri" anlamı çıkıyormuş. Yani anlaşılacağı gibi senaryolar daha devam edecek gibi. Herkes aradığı kahramanı aslında Obama’da görmek istiyor.

ABD seçimlerinin beklendiği gibi sonuçlanması üzerine, bütün dünya Obama’dan çok büyük icraatlar beklemeye başladı bile. Amerikan halkı ABD’de başlayan ve bütün dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizin bozduğu bütün dengelerin artık yerli yerine oturtulmasını; yepyeni bir dünya düzeni kuracağını söyleyerek seçim kazanan Küresel Başkanın halledeceği düşüncesinde.

Dünyanın kurtarıcısı olarak beklenen Barack Obama 20 Ocak 2009’da koltuğa oturacak. Amerika’yı kurtaracak, dünyayı yönetecek, katiller ordusunu komuta edecek. Hem dünya ekonomisini düzeltecek ve hem de yeryüzü cennetini yaratacak. Evet, beklenen budur. Dilerim sonu yine hüsran olmaz ve körü körüne bağlanan ümitler boşa çıkmaz, çıkarılmaz.

Bundan sonra hem dünyayı, hem de bizi sanal bir gündem bekliyor. Tartışmak zorunda bırakılacağımız sanal gündemlere fazlasıyla hazırlıklı olmalıyız. Kendi gerçeklerimizi bırakıp, dünyayı, dolayısıyla bizi Barack Obama’nın kurtaracağını umacağız, bekleyeceğiz ve hatta bunun için zihinlerimizi yoracağız. Hem de kendi meselelerimize yormayacağımız kadar…

Sanal dayatmalarla mucizeler çağı hayal ediliyor adeta. Ülke olarak kendi gerçeklerimizle yüzleşmek, hesaplaşmak ve savaşmak yerine hiçbir şey yapmadan; yorulmadan; mücadele etmeden; zorluklarla boğuşmadan Amerika’dan bir el gelip her şeyi düzeltsin istiyoruz. Bizler ise aklı ziyan olmuşlar gibi uygun adım yola devam edelim… Bu düşünce misyonu asırlarca geleceğimize pranga vurdu. Bugünkü, tükettiği kadar üretemeyen, cari açığı kapanmayan ve bir türlü Başkomutan’ın işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine yaklaşamayan bir hal almamıza zemin hazırladı.

Amerika’dan medet ummak, zaman zaman siyasetçilerimizin elzem rotası haline geldi ne yazık ki! Oysa Amerikan ulusal çıkarları parti tüzüklerinin ve vaatlerinin her zaman üstünde yer alır. Cumhuriyetçilerin daha muhafazakâr ve ulusalcı oldukları doğru, ancak bu durum Demokratların Amerikan çıkarlarına ters liberal politikalar ortaya koyacakları anlamına asla gelmemekte. ABD’nin ilk siyahî başkanı Barack Obama seçim zaferinin ardından yaptığı konuşmada, Amerikan halkına: "Irkçılığa karşı atılan bu adım aslında insanlığın zaferidir" diyerek tribünlere oynadı ve bunda da büyük oranda başarılı olacak gibi gözüküyor. Ama önünde büyük engelleri var; öncelikle Bush’tan devralacağı tam anlamıyla enkaz bir Amerika ve baş etmesi gereken bir ekonomik kriz.

Bütün bunların ışığında Obama’nın da, dünyanın da işi de zor gözüküyor.

Bu yüzden benim tüm siyasilerimizden beklediğim Türkiye’yi çok ciddi şekilde her platformda anlatmalarıdır. Kaldı ki Obama Ermeni ‘SOYKIRIM’ iddialarının tanınması yönünde görüş bildirirken, Türkiye ile kırılan ilişkilerin düzeltilmesi çağrısını da yapıyor. Aslında Türkiye kendi ulusal çıkarlarına dayanan ve Washington’dan ne istediğini bilen açık bir stratejiye sahip olduğu müddetçe Beyaz Saray’a kimin geleceği o kadar da önemli değil.

Kısaca; geçmişten ders alarak geleceğe emin adımlarla yürüyebilmek ve bölgemizde güçlü, otoriter ve sağlam bir dış politika stratejisine sahip olmak için ilk şart, mutlaka kararlı olmamız gerektiğidir.

Gelecek sayıda buluşuncaya kadar esenlikler...



01.12.2008

Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi