Yankı'nın Son Sayısı >BANKALAR BİRLİĞİ BAŞKANI ZİRAAT BANKASI GENEL MÜDÜRÜ ALPASLAN ÇAKAR YANKI’DA

Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan ÇAKAR
‘TÜRKİYE YÜZYILI’NA GÜÇLÜ DESTEKÇİSİ ZİRAAT BANKASI

Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, ‘Ekonominin finansmanı noktasında çok ciddi destek verdiklerini, ekonomik büyümeyi finanse ederken de enflasyona neden olmayacak şekilde kredileri amacına uygun, doğru kişiye doğru zamanda ve doğru ürünler ile kullandırmak üzere pozisyon aldıklarını ifade etti. Çakar, ülkenin potansiyeline güvenilmesi gerektiğinin, Türkiye’nin genç ve dinamik yapısıyla dünyadan pozitif ayrıştığının altını çizdi.

Sayın Genel Müdürüm, Türkiye’deki bankacılık sistemini hakkında sizlerin değerlendirmesini alabilir miyiz? 
Öncelikle bu seneyi iyi kapattık. Türk bankacılık sektörü ülkedeki en kurallı, en kurumsal ve rekabetin en yoğun yaşandığı sektörlerden biridir. Hatta belki de bir numarasıdır. Bugün itibariyle 22 farklı ülkenin Türkiye’de ya şubesi var, ya bankası var. Dolayısıyla çok uluslararası set ile çalışırız çok entegre çalışırız. Bankaların sermaye yeterlilik rasyosuna bakıldığında bugün 19 gibi bir ortalama var. Basel Kriterleri 8, Türkiye’de otoritenin istediği 12. Dolayısıyla biz sermaye yeterlilik rasyosu olarak çok iyi noktadayız. Bankacılık sektöründeki aktif kalitesine bakıldığında; geçen sene 3,2 idi. Bu sene 2 seviyelerine düştü. Bu da çok iyi bir oran. Dolayısıyla Türkiye’deki aktif kalitesi de iyi. Zaten sektör çok ihtiyatlı bir yaklaşımla birinci gruptaki krediler için 85, ikinci gruptaki krediler için ise 29 civarında bir karşılık vermiş durumda. Dolayısıyla çok ihtiyatlı bir yaklaşımla süreci yönetiyor. Sektörün öz kaynak karlılığına bakıldığında; evet enflasyonist etkiler var ama 40 civarında bir öz kaynak kârlılığı var. Sektördeki kredilerin dağılımına bakıldığında kredilerin hem sektörel çeşitliliği çok iyi hem de müşteri bazındaki yoğunlaşmaları rasyonel şekilde yönetilmiş durumda. Krediler yine Türkiye Ekonomi Modeli kapsamında öngörüldüğü şekilde seçici olarak kullandırmış durumda. Bunu şu şekilde değerlendirebiliriz;, son bir yıl içerisinde kredilerimizin 80’i  kurumsal, 20’si bireysel müşterilere verilmiş kredilerdir.  Ancak, kurumsal kredilerde iki husus bu sene ön plana çıkıyor. Birincisi; Kobiler çok ön plana çıkıyor. Kobi’nin pazar payı bu sene 5 civarında arttı. Bu çok önemli bir kalem. İkincisi de, bu dönem sektörel olarak bakıldığında imalat sektörünün payı çok arttı. İmalat sektörünün payı bu sene 2 civarında artarak 29 çıktı. Bu seçici ve enflasyona gitmeyen kredi politikasının çok sağlıklı işlediğini ve Türkiye’deki arzın, üretimin doğru işlediğini ifade ediyor olması açısından önemli. Yine Ziraat Bankası Genel Müdürü sıfatıyla benim için de çok önemli olan bu tarım kredilerini sektör payı arttı. Dolayısıyla bunlar 2022’nin genel değerlendirmesi olarak söylenebilir. 
SEKTÖR, EKONOMİ POLİTİKASINA UYGUN REAKSİYON GÖSTERDİ
Merkez Bankası’nın ve Türkiye ekonomi yönetiminin Liralaşma politikası var. Bu lira ulaşma politikası kapsamında değerlendirildiğinde, TL’nin ön plana çıktığı, TL’nin ağırlığının KKM dahil 54’lere geldiği bir sezon yaşadık. Bu da önemliydi. Yani sektör aslında otoritenin taleplerini, politikasını anlamış ve buna doğru reaksiyon göstermiş olarak değerlendirebiliriz. Bilhassa bankacılık sektörü. Ülkenin ekonomik büyümesi açısından çok hayati öneme sahip. Türkiye›de krediye erişim ve ulaşım çok önemliydi. Özellikle geçen sene TL cinsinden kredilerinin çok ciddi anlamda arttığını görüyoruz. 1,7 trilyon civarında TL krediler arttı. Sektör, hem bir ülkenin büyümesinden beslendi hem de büyümeye gereken desteği verdi. Dolayısıyla biz geçen seneyi çok başarılı kapattık. Önümüzdeki süreç itibariyle de yine ülkenin ekonomik büyümesine, kalkınmasına destek verebilecek güçte yapıda nitelikte bir sektörüz. 
Biraz da yeni ekonomi modeline geçelim… Türkiye ekonomisi içerisinde içerisinde bankaların rolü ve Ziraat Bankası’nın bu konudaki çalışmaları, hedefleri, projeleri nelerdir?
YATIRIM, ÜRETİM VE İSTİHDAMIN DESTEKLENDİĞİ KREDİ POLİTİKAMIZ ÇOK BAŞARILI
Türkiye ekonomisi;  yatırım, yatırımın getireceği istihdam ve tabii ki bunun doğuracağı yüksek katma değerli üretim ve bu üretimden yurt dışına ihracatı ve dolayısıyla arzın artırılması ve yıllardır kangren olmuş olan cari açığın giderilerek cari fazla verilerek sürecin işletilmesi modelidir. Bu modelde yatırımın olması, üretimin olması ve ihracatın olması bankacılık sektöründen bağımsız düşünülemez. Çünkü bankacılık sektörü kredi verecek, finansman sağlayacak, bu finansman; üretim ve yatırıma olanak sağlayan bir finansman olacak. Ona göre maliyeti düşük ve maliyeti makul bir finansman olacak. Dolayısıyla firmaların finansman maliyeti düşecek ki; katma değeri yüksek olsun, verimliliği yüksek olsun, daha çok üretsinler. Bu arz Türkiye’nin ihtiyacından, talebinden daha fazla oluşacak ve bu arz da ihracat yoluyla yurt dışına satılacak. Bu şekilde de cari fazla verilecek. O nedenle bankacılık sektörünün buradaki fonlama kabiliyeti çok önemli. Kaynağın makul fiyatla reel sektöre verilmesi ve fonlayabilmesi çok önemli. Çünkü şunu biliyoruz ki, sektördeki 1 Liralık kredi,  konjonktürel olarak değişmekle beraber ortalama 3, 4 civarında ülke büyümesine etki ediyor. 1 kredi 3 büyüme anlamına geliyor. O nedenle bu büyümenin, bu modelin desteklenmesinde sektörün payı çok önemli hatta hayati önemde. Zaten geçen seneye bakıldığında da sektör olarak üretimin arzın arttırılması noktasında ciddi anlamda destek vermiş durumdayız. Biz bunu yaparken tabii geçen sene maalesef bütün dünyada maliyet kaynaklı bir enflasyon söz konusuydu ve bir de bir önceki yıldan kalan, artan talebin karşılanamadığı ya da tedarik zincirinin bozulması dolayısıyla henüz karşılanmamış, ötelenmiş bir talep gelmişti. Hem geçen seneki arzın artırılması hem de talebin karşılanması ve yurt dışından kaynaklanan maliyet enflasyonu yönetmek açısından bizim doğru alanlara da kredi veriyor olmamız önemliydi. Yani seçici bir şekilde, enflasyona etki etmeyecek şekilde kredilendirme yapmamız önemliydi. Zaten ekonomi yönetiminin aldığı makro ihtiyati tedbirler de bunu sağlamaya dönüktü. Böyle bakıldığında geçen sene sektör, seçici bazda ciddi anlamda kredi verdi. Kredilerin mahiyetine bakıldığında; krediler imalat sanayine, kobilere, tarıma, esnafa gitmiş durumda. Bu da aslında enflasyona gitmeyen üretim, yatırım ve istihdamın desteklendiği, maliyetinin düşük olduğu ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ni destekleyen bir krediden bahsediyoruz. 
TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİNE GÜVENİN
Ziraat Bankası özeline gelirsek, Ziraat Bankası bu modele nasıl bir destek verdi?
Biz 159 yıllık Türkiye’nin en büyük bankasız. Türkiye’nin en büyük bankasının ekonomi yönetiminden ve ekonomi politikalarından bağımsız hareket etmesi düşünülemez. Dolayısıyla biz temel politika yapıcılarının ve temel politikanın ana unsurlarından olan bankalardan biriyiz veya belki de en önemli bankasız. Geçen seneye geldiğimizde; biz kredilerinizi öncelikle selektif olarak kullandık. Bankanın; yatırım, ihracat, imalat, tarım, enerji konusunda, teknolojik yatırımlar konusunda verdiği kredilerin ciddi anlamda arttığını görüyoruz. Bizim de zaten temel odak alanımız buydu. Geçen sene tüm bankaların TL cinsinden kredi büyümesi 1,7 Trilyon idi.  Toplam kredi büyümesi ise 2,3 trilyon TL idi. Bunun içerisinde kurdan gelen etki de dikkate alındığında 2,3 trilyon TL kredi büyümesi vardı. Bu 2,3 trilyon TL’lik kredinin 481 milyar TL’si sadece Ziraat Bankası’ndan verilmiş olan kredi. Yani bu hakikaten sektörün finansmanı sektöre verilen destek anlamında çok önemli bir kalemdi. Biz geçen sene Ziraat Bankası’nın nakdi gayri nakdi kredileri 1,640 milyar TL oldu hiçbir dönemde bu kadar büyük bir ivme yakalanmamıştı. Altını çizerek söylüyorum dağıttığınız gayri nakdi kredi artışı 1,640 Milyar TL’ye ulaştı. Geçen seneye göre Ziraat Bankası’nın nakdi kredi artışı 481 milyar TL oldu. Dolayısıyla ‘Türkiye Ekonomi Modeli’nin finansmanı noktasında çok ciddi destek verdik zaten. Bankanın aktif büyüklüğü 2,3 trilyon TL’ye ulaştı. Son 2 yıl içerisinde biz, Ziraat Bankası’nın üzerine bir Ziraat Bankası daha koymuş olduk. Yani herhangi bir bankadaki bir yüzdesel büyümeden bahsetmiyorum. Ziraat Bankası gibi devasa ve Türkiye’nin en büyük bankasının üzerine bir Ziraat Bankası koyduk. Banka bu anlamda çok ciddi anlamda büyüdü. Bugün itibariyle kredi çeşitliliği, kredinin sektörel dağılımı, kredi politikasına destek vermesi, özellikle de ana misyonu olan tarım sektörüne kredi verilmesi noktasında bütün kalemleri itibariyle bankanın kalemleri çok iyi. 
Banka olarak tarıma verdiğiniz desteklerden de bahseder misiniz?
TARIMA OLAĞANÜSTÜ BİR DESTEK VERDİK
Tabii ki. Bankamızın ana faaliyet konularından biri de tarım. 2021 yılında Ziraat bankasının toplam tarım kredisi 109 milyar TL idi. Biz geçen seneyi 232 milyar TL ile kapattık, 113 civarında tarımsal kredilerin arttığını görürsünüz. Özellikle tarım kredilerini ve şunu çok önemsedik. Yatırımı, modern basınçlı sulama sistemlerini, genç çiftçilerimizi, kadın çiftçilerimizi  çok ön plana çıkardık. Ve bu anlamda da ciddi başarılar elde ettiğimizi görüyorum. Toplam müşteri sayısının artması da çok önemliydi. Geçen sene tarımda bir milyon müşteriye ulaştık. Tarım bizim için her zaman en önemli sektör olmaya devam ediyor. Şunu söylemem lazım, 232 milyar TL’lik kredinin 204 milyar TL’si için sübvansiyonlu kredi, bunun 60 milyar TL’si ise sıfır faizli olarak vatandaşa vermiş durumda. İkinci dilimdeki 60 milyar TL’si sıfır, 60 milyar TL’si ise vatandaşa yansıyan faiz oranı 1 ile 5 arasında. Bu, olağanüstü bir destek anlamına gelir ki, sadece Ziraat Bankası’nın kullandırdığı tarım kredilerinin sadece 2’sinin faiz oranı 10 üzerinde, o da eskiden kalan stoktur. Takdir edersiniz ki bu çok çok önemli bir finansman kaynağıdır. Çiftçilerimizin de borçlarını ödediklerine şahit oluyoruz. Geçen seneki takip oranı 1’in altında. Yani sektör para kazanıyor. Müşteri borcunuza borcuna sadık ve bunun da ödediğini birebir görüyoruz. Bizim için 2023 yılı hem sektör açısından hem ülkeye verilecek destek açısından hem bilanço yönetimi açısından hakikaten başarılı bir yıl oldu. Şunu söyleyebilirim, geçen sene aslında sektör açısında üç kalem ön plandaydı. Bilanço itibarıyla TL’nin ön plana çıktığı,  müşteri olarak kobilerin ön plana çıktığı, sektör olarak da imalat ve tarımın ön plana çıktığı bir sektör oldu. Ekonomi yönetiminde hedefi buydu ve bu sağlandı. Dinamik az yani bu hedefe ulaşıldı.
Peki önümüzdeki dönem için bir hedefleriniz nelerdir? 
TÜRKİYE’NİN BÜYÜMESİNE KATKI SUNUYORUZ
Bizim kaynak çeşitliliğini sağlıyor olmamız lazım. Kaynak çeşitliliği derken şunu kastediyorum, Türkiye’de aktifin kullanmasının temel kaynağı yani pasif dediğimiz şey mali mevduat. Yani Türkiye’deki kredilerin, menkul kıymetlerin, hazine borçlanmasının temel fonlamasının kaynağı mevduattır. Daha çok mevduat dışı kalemleri biraz daha geliştirmeliyiz. Bu mevzuat dışı kaynak dediğiniz; yurt dışındaki fonlama, sendikasyonlar, Eurobond’lar, alınacak olan kredileri daha fazla çeşitlendirmeliyiz. Bunun üzerine biraz daha varmalıyız. Zaten otoritenin de talebi bu.  Özellikle yurt dışından kaynak bulma konusunda son düzenlemelerle bazı teşvik edici mekanizmalar da geliştirildi. Biz de sektör olarak onun üzerine biraz yoğunlaşıyoruz. Münhasıran da Ziraat Bankası olarak yurtdışında buna ciddi çaba gösteriyoruz. Bunu devam ettirmemiz lazım. Çünkü pasifin maliyetini ne kadar düşürebilirsiniz? Ne kadar rasyonel belirtebilirsek aslında öbür tarafı daha iyi yönetmiş oluruz. Kredileri borçlanmayı vs. hepsini daha iyi yönetiriz. Bilançolarının liralaşmasını biz de en az otorite kadar sektör olarak istiyoruz ve bunun için de çabalıyoruz. Çünkü, sonuçta bizim Türkiye’de kullandığımız krediler Türk Lirası. Dolayısıyla kaynağımızın TL olması, bilançonun doğru yönetimi açısından da önemli. Onun için biz de bu konuda aynı çaba içerisindeyiz. Önümüzdeki süreç itibariyle bu sene 5 civarında ekonomik büyüme öngörülüyor. Enflasyon 24 civarında planlandı. Ziraat Bankası olarak büyümeyi finanse edebilecek ve bu büyümeyi finanse ederken de enflasyona neden olmayacak şekilde kredileri amacına matuf doğru kişiye doğru zamanda ve doğru ürünler ile kullandırmak üzere pozisyon alıyoruz. Ona göre de çalışıyoruz. 
Son olarak müşterilerinize, vatandaşlara, kamuoyuna mesajlarınıza alalım... 
TÜRKİYE BÖLGESEL VE KÜRESEL BİR GÜÇTÜR
Ülkenin potansiyeline güvensinler. Türkiye, birkaç nedenle son zamanlarda pozitif pozitif ayrışıyor. Bizim genç ve dinamik bir nüfusumuz var. Üretken bir nüfusumuz var. Girişimci bir nüfusumuz var. Tecrübeli bir bankacılık sektörümüz var. Kurumsal ve bütün parametreleri ile doğru işleyen bir bankacılık sektörümüz var. Ülkedeki üretim deseni çok çeşitli.  Bu üretim deseni içerisinde katma değerini artıracak şeyler yapmak gerekmekle beraber, yurtdışında doğru pazarlarla çalışıyoruz. Bir çok pazarla çalışıyoruz. Tarım konusunda; güvenilir, sağlıklı gıdaya erişimin çok önemli olduğu bir dönemde tarım konusunda çok büyük potansiyel taşıdığımızı görüyorum. Hayati bir pozisyon alıyoruz. Özellikle pandemide tedarik zincirinin Asya’dan bu tarafa doğru kaydığını görüyoruz. Coğrafya olarak biz de özellikle en büyük pazar olan Euro bölgesine de yakın bir konumda yer alıyoruz ve bu tedarik zincirinin kaymasından iyi pay aldığımızı görüyorum. Evet bizim bazı zafiyetlerimiz var, enerji gibi konularda maalesef ciddi zafiyet yerimiz var. Ancak şunu söylemem lazım, özellikle son zamanlarda Karadeniz’deki gelişmeler,  doğudaki özellikle fosil yakıtlar konusundaki gelişmeler bize umut veriyor, heyecanlandırıyor. Yenilenebilir enerji konusunda ülkenin son zamanlarda aldığı yol ve oradaki heyecan dikkate alındığında bize güç veriyor. Turizm alanında da Türkiye’nin müthiş bir potansiyeli var. Bildiğim kadarıyla turist sayısı olarak İspanya’yı geçtik. Toplam turizm konusundaki gelir 46 milyar doları geçti. Bu büyük potansiyeli önümüzdeki süreç itibariyle daha da hareketlendi edebiliriz. Hakeza yakın coğrafyamızda özellikle Ortadoğu’da ilişki yönetiminin iyi olması bize yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde büyük fırsatlar doğuracak diye düşünüyorum. Yakın gelecekte kuzeydeki savaşta bittiğinde, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın aldığı rol dikkate alındığında, ülke olarak yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde en büyük iş alan ülkelerden biri olacağız diye öngörüyorum. Bunu yapabilecek kapasitede kaliteli ve tecrübeli bir firmalarımız da var. Bütün bunlar dikkate alındığında biz gelecekten her zaman ümitvarız. Türkiye, bölgesel ve küresel güçlerden biri olmaya devam edecek diye düşünüyorum. Ayrıca savunma sanayiindeki gelişmeleri es geçemem. Savunma sanayiinde çok güzel gelişmeler var. Maşallah efsanevi başarılar elde ediyoruz. Biz kulvar değiştiriyoruz, lig değiştiriyoruz artık. Biz başka bir ligin oyuncusu olmaya doğru gidiyoruz. Allah izin verirse hep beraber bunları göreceğiz. Çocuklarımıza doğru emanet bırakacağız diye düşünüyorum.

 





Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi