CHP’nin çarşaflı hanımlara CHP rozeti takarak başlattığı yeni girişimini gayet ihtiyatlı bir iyimserlikle karşılıyorum. CHP’nin, bırakalım geçmişi, son yıllarda genelde din ve vicdan hürriyeti özelde ise türban karşısında takındığı tavır ve yol açtığı olumsuz gelişmeler düşünülecek olursa CHP’nin bu girişimi yaptıklarının kefaretinin küçük bir karşılığı bile sayılmaz. Buna birazdan değineceğim. Buna rağmen niçin bir iyimserlik taşıdığımı da yine bu yazımda ele alacağım.

Önce rozet takılan niçin bir çarşaflı da, türbanlı değil sorusu ile yazıma başlamalıyım. Çarşaflıların kamusal alan sayılan yerlere (Üniversitelerin ve okulların ne kadar kamusal alan sayılacağı da ayrı bir tartışma sorusudur) girmek gibi bir talepleri olmadığı gibi bunu savunan hemen hemen hiç kimse de yok gibidir. Buna mukabil Türkiye’nin din ve vicdan hürriyeti bağlamında tartıştığı konu, başlarını türbanla örtenlerin üniversitelere kabul edilip edilmemesiydi. Eğer CHP, AKP ve MHP’nin bunu mümkün kılmak için yaptığı anayasadaki değişiklikleri Anayasa Mahkemesi’ne götürmese bugün için türban meselesi çözülmüş olacaktı. CHP buna engel olmuştur. Böylece Türkiye’nin demokratikleşmesinin de önünü tıkamıştır.

Bunlardan da vahim olanı CHP’nin gerek 2007’de Gül’ün Cumhurbaşkanlığını engellemek için 367’yi gerekse türbanla ilgili anayasada yapılan değişiklikleri Anayasa Mahkemesi’ne götürmesinin Türkiye’de hukuk devletinin de, yasama organının yetkilerinin de telafi edilemeyecek bir darbe almasına sebep olmasıdır. Anayasa Mahkemesi’nin gerek 367 ile gerekse anayasanın 10 ve 42. maddelerinin değişikliği ile ilgili verdiği kararlar tek kelime ile anayasaya aykırıdır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi bu kararı ile yasama organını Anayasa Mahkemesi’nin beğenmediği hiçbir anayasa değişikliğini gerçekleştiremeyecek bir duruma getirmiştir. CHP’nin bu konudaki sorumluluğu Anayasa Mahkemesi’nin, anayasanın 148. maddesine rağmen verdiği bu kararlara ona müracaat ederek sebep olmasından ibaret değildir. CHP bu karalardan önce de bu kararların sonrasında da Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararının anayasaya uygunluğunu ve hukukiliğini savunmuştur. Böylece CHP sadece türbana karşı değil, anayasaya, hukuk devletine ve demokrasiye karşı hiç de kolay ödeyemeyeceği bir kefaretin altına girmiştir.

Acaba Türkiye’de CHP neyin karşılığıdır? , sorusunu şu maksatla soruyorum. Bundan sonra CHP tesettür konusunda hanımların çarşaf giymesinde ve hatta türbanda eski tutumunu ve anlayışını terk etse daha demokratik ve hoşgörülü bir çizgiye gelse Türkiye’de özellikle türbana karşı çevrelerin kendisi ile birlikte değişip yumuşamasına yol açabilir mi? Hayır. CHP bu kesimlerin patronu değildir, en güçlü unsuru da değildir. Sadece bir parçasıdır. Bu kesimlerin irade ve talebine uymuş 367’yi ve anayasadaki söz konusu değişiklikleri Anayasa Mahkemesi’ne götürmüştür. Böylece milli iradeyi ve egemenliğin millette olduğu ilkesini hiçe saymıştır. Bugünden sonra CHP’nin söz konusu tavrını değiştirmesi bu çevrelerin CHP’ye uyması gibi bir sonuç meydana getirmez. Onlar için türban konusunda CHP taleplerini yerine getirmiştir ve bu hususta onun aynı tavrını sürdürmesine artık hiçbir ihtiyaç kalmamıştır. Hatta CHP yeni girişimi ile AKP’nin oylarını azaltabilirse bundan gizli bir sevinç de duyacaklardır.

Bu gerçeklere rağmen ben yine de CHP’nin bu girişiminden dolayı gayet ihtiyatlı da olsa bir iyimserlik duygusu taşıyorum. Birinci sebebi Deniz Baykal’ın milletimizin inancı, milli ve manevi değerleri hakkındaki kişisel kanaatinin CHP’ye göre çok daha yakın bir kişi olmasından dolayıdır. İkinci sebebi ise eğer CHP gerçekten köklü bir tavır değişikliğine giderse bu Türkiye’nin egemen çevrelerinde hemen bir değişiklik meydana getirmese de böyle bir değişimle sonuçlanacak bir sürecin başlatılmasında çok önemli bir rol üstlenebilir. AKP’nin türban konusunda her şeyi tam bir çıkmaza soktuğu şu dönemde CHP’nin gerçekleştireceği böyle bir tavır değişikliği her şeye rağmen gönüllere ferahlık verecektir.