YAVUZ KAYA                                                              ykaya@yanki.com.trYAVUZ KAYA ykaya@yanki.com.tr


ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER

   Tarihin derinliklerine baktığımızda önemli bir gerçek ile karşılaşırız. Yakılan, yıkılan, ve saldırıya uğrayanların, her zaman mazlum milletler olduğunu, katledilenlerin ise günahsız ve savunmasız insanlardan oluştuğunu görürüz. Cinayet ve soykırımları günahsız insanlara acımasızca uygulayanların, insanlıktan nasibini almamış, beyni, yüreği ve vicdanı ateşten kararmış, doyumsuz ve uyumsuz yaratıklar olduğunu anlarız…

   15 yıl önce Hocalı’da, Ermeni cinayet şebekeleri, 600 Azeri’yi katlettiler. Kendi yurtlarında özgürce yaşamaktan başka bir istekleri olmayan günahsız ve savunmasız 600 kişinin, 83’ü çocuktu. Üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen, hatırladığımızda duygularımızı nefrete ve öfkeye dönüştürmeye sebep olmaktadır. Tarihe “Hocalı Katliamı” olarak geçen bu kanlı saldırıda katledilenlerin tamamı masum sivillerdi...

   Azerbaycan Hocalı Katliamı’nın 15. yıldönümünü hiç kimse hatırlamadı. Konuya duyarlı, ateşten payını alan küçük birkaç kuruluşun cılız kalan demeçleri ile her zamanki gibi sönük kaldı.

   Türk Milleti’ne iftira atarak Nobel’i hak eden (!) dünyaca ünlü yazarımız muhterem Pamuk hazretlerinden elbette insani bir demeç beklemiyorduk. Ancak; “Büyük Medya’da” yer bulan ve ülke gündemine yön verenlerden ‘tık’ dahi çıkmadı. Kendilerini sözde ‘aydın’ sananlar ve “Türkler katliam yaptı” diyenleri avuçları patlarcasına alkışlayanlar, Hocalı için ne yazık ki yine sustular... Adına aydın denilenlerin yarattığı karanlığa, nasıl mahkum edildiğimizi hala hissetmeyenlerimiz, vatanın bağrında hançer olmaya devam etmektedirler !

   Aslında şaşırmadık. Her zamanki gibi, kendilerinden bekleneni yaptılar. Çünkü, ateşin düştüğü yer emperyalizm taşeronlarının yürekleri değildi…

   FAİLİ MEÇHUL YAZILAN GERÇEK,

   BM Mahkemesi Lahey Adalet Divanı, 1990 yılı başlarında Srebrenitsa’da dünyanın gözlerine lav püskürtülerek uygulanan soykırım için, mecbur kaldığı kararını ancak verebildi. BM görevlisi olarak, korumaya aldıkları Müslümanlara karşı, kendi denetimlerinde soykırım yaptıran Hollanda askerleri, bu soykırıma yardım etmelerinden dolayı, Hollanda makamlarınca ayrıca madalya ile ödüllendirildiler.

   Kendilerinden olmayanlara karşı vahşi emellerini pervasızca ortaya koydular ve binlerce Müslümanı, sadece dinlerinden dolayı, hiç acımadan; korumasız insanları çoluk, çocuk demeden katlettiler. Şimdi BM Lahey Adalet Divanı’nın kararına bakın. ‘Soykırımı gizlemeyi başaramadık. Toplu mezarları görmek ve kabul etmek zorunda kaldık. Doğruluğunu kabul ediyoruz. Ama failler bizden olduğu için ele veremedik!‘ Şimdi New York’taki İsrail lobisi tarafından yönlendirilen BM’lere Srebrenitsa’da katledilen 8 bin erkeğin hesabını kim sorabilir? Bu sebeple, bu karar tarihe “FAİLİ MEÇHUL YAZILAN GERÇEK! olarak geçecek ve bir kara leke olarak yerini alacaktır…

   ABD İLE NEREYE ?

   Menfaatleri doğrultusunda, bölgenin yer altı zenginliklerini ele geçirmek için, sahte sebeplerle örtülü hedefler senaryosunu dört yıldan beri, mecburi olarak seyretmeye devam ediyoruz. Kabullenmek zorunda bırakıldığımız ve dünya milletlerinin içlerine sindiremediği gerçek; Amerika’nın kendinden başka rakibinin olmadığıdır.

   Koordinatörlük görevini kabul eden E.Org. Edip Başer Paşa’mız için daha ilk günden itibaren buradan yazdığımız, “böyle bir görev olmaz, paşa kabul etmemeli ” çağrımızı tekrar hatırlatmak istiyorum.

   Daha dün, Türk dostu (!) ABD Dışişleri bakanı Condoleezza Rice hazretleri buyurdular ki; “PKK; Kürdistan ile Türkiye arasında bulunmaktadır.” Artık, ‘Kürdistan’ kelimesini isteyerek kullandıklarını anlama zamanı gelmiştir.

   Günü kurtarmak için, masada problemi çözmekten medet umanların; yaranın derinleşmesinden ve hatta müzminleşmesinden başka bir fayda üretmediğini görmeleri gerekmektedir.

   Dost ve müttefikimiz Amerika, sinsi emelleri doğrultusunda, zırhlara bürünmüş insanlık dışı gücüyle, dakikada 123 bin dolar harcayarak, çoluk çocuk demeden herkesi katletmeye devam ediyor. Her katliamdan sonra, insan hakları ve demokrasi mesajları veriyor. Dünya ise seyrediyor. Ne yazık ki, sadece seyrediyor! Her işimizle yakinen ilgilenen müttefikimiz, her fırsatta bize PKK’yı temizlemeye söz verdi. Hatta bunun için bir ABD Orgeneralini koordinatör olarak bile atadı. Biz, bu dostluk mesajlarından ve ustaca yalanları dinlemekten yorulmadık. Bilakis alıştık ve artık beyinlerimizde yalana ihtiyaç bölümleri oluşturdular bile !..

   Düne kadar verdiğimiz pasaportla kendilerini kurtaran çapulcu başlarının, ABD sayesinde bayrak salladığı bölgede, Türk Bayrakları yakıldı, tapu ve nüfus daireleri yağmalandı. Türkmen nüfusunun olduğu bütün bölgeler aşiret militanlarınca dolduruldu. Bölgenin demografik yapısı hızla değiştirilmekte ve Pentagon’un stratejik şahinlerinin senaryosu doğrultusunda, referandum ve bilinen sona doğru gidilmektedir. Türkmenler, katliamlara maruz kalmakta ve hızla göçe zorlanmaya devam edilmektedir. Biz ise, işgal kuvvetleri tarafından “direnişçilere operasyon yapıyoruz” yalanlarıyla uyutulmaktayız.

   Kırmızı çizgileri bir daha telaffuz etmeyen güçlü Türkiye’nin bu günkü görüntüsü tam olarak, ‘Aslanın Kediye Boğdurulmasıdır’. Bence tedbir; bu günü değil ülkenin görünen geleceğini kurtarması, siyasi iradenin, Türk Milleti’ne ve Türk Ordusu’na tam olarak güvenmesi ve bütünleşerek hareket etmesidir. Muhtaç olduğumuz kudret, Atatürk’ün veciz ifadesinde görüldüğü üzere, ne ‘AB’de ve ne de ‘ABD’dedir.

   Son söz; Uygulamalarıyla bizi bu günlere taşıyan Evren Paşa hazretlerinin, ülkemizi 8 eyalete bölen beyanatlarıyla ilgili bir çift sözüm olacak: Sayın Paşa hazretleri, taşıdığın üniforma hangi ülkeye aitti ?..

   Gelecek sayıda buluşuncaya kadar esenlikler…



05.03.2007

Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi