ŞÜKRÜ ELEKDAĞ           selekdag@hotmail.comŞÜKRÜ ELEKDAĞ selekdag@hotmail.com


ABD, PKK’YI TÜRKİYE’YE KARŞI KOZ OLARAK ELDE TUTUYOR

   Bush yönetimi, Türk hükümetinin tüm girişimlerine rağmen PKK’yı silahlı bir terör örgütü olarak yaşatmaya ve elinin altında tutmaya kararlı görünüyor. Bu nedenle, Kuzey Irak’taki PKK varlığının ortadan kaldırılması için ne kendisi ciddi önlemlere başvuruyor, ne de Türkiye’nin bir harekat yapmasına izin veriyor. Bugüne kadar PKK’ya karşı önlem almamak için bin dereden su getirdi. Şimdi, Türkiye’ye karşı oyalama taktiklerini Irak hükümeti ve peşmergelerin yardımıyla oynuyor.

   Oysa, ABD’nin bu tutumu Türkiye’de patlayıcı bir atmosfer yaratıyor. PKK ile mücadelede verdiğimiz her şehidin cenazesi kaldırılırken Türk insanının çileden çıktığına tanık oluyoruz. Toplumda oluşan öfkenin Kürt vatandaşlarımıza yönelmesi kaçınılmaz oluyor ve sosyolojik kırılma hatları derinleşiyor. Bu öfke aynı zamanda PKK’ya kol kanat gerdiğine inanılan Amerika’ya düşmanlığa dönüşüyor. Bu duruma rağmen, Washington neden Türkiye’nin bütünlüğünü hedef alan bu bölücü politikayı uyguluyor? ABD’nin maksadı, PKK’yı Türkiye’ye karşı bir koz olarak elde tutmaksa, Ankara’ya dayatmak istediği nedir?

   Irak ve Kerkük’teki gelişmeler, bize, bu soruları isabetli bir şekilde yanıtlamak imkanını veriyor. Irak’tan başlayalım. Bush yönetiminin tam bir fiyaskoyla sonuçlanan askeri harekatı, bu ülkeyi kan gölüne çeviren etnik ve mezhepsel nitelikteki bir iç savaşa sürükledi. Kürtler, Şiiler ve Sünniler arasındaki fay hatlarının derinleşip kırılmasına yol açtı. ABD’nin Irak’ı bir arada tutamayacağı kesinleşip, ülke etnik ve mezhepsel bazda çözülmeye başlayınca, Washington’un, bağımsızlığını ilan edecek Kürt devletine destek vermesi ve İsrail gibi onu himayesine alması beklenmelidir. Bu durumda ABD, Irak’taki üs ve askerlerinin bir bölümünü kuzeye taşıyacak ve bağımsız Kürt devleti ABD’nin yeni Ortadoğu politikasının dayanak noktası olacaktır.

   Kerkük’e gelince, zengin petrol kaynaklarına sahip bu kentin ve çevresinin kurulacak Kürt devletinin toprakları içinde bulunması, yeni devletin ekonomik açıdan ayaklarının üstünde durabilmesi için Kürt liderler açısından yaşamsal önemde. Bu nedenle, geleneksel olarak bir Türkmen kenti olan Kerkük’ün Kürt bölgesine ilhakı için Kuzey Iraklı Kürt liderler, Amerika’nin desteğiyle, gerekli anayasal ve demografik düzenlemeleri yapmışlardır. Nitekim, Kerkük’ün kaderinin 2007 sonunda yapılacak mahalli referandumla tayin edileceği, Irak toplumunun üç asli unsurundan biri olan Türkmenlerin bu temel hakkını gasp eden yeni anayasada öngörülmüştür.

   Ayrıca, ABD askeri makamlarının müsaadesiyle son üç yıl içinde 350 bin Kürt Kerkük’e yerleştirilmiş ve Türkmenlere ait geniş bölgeler işgal edilmiştir. İskan edilen Kürtlerin yarısına yakın kısmı seçmen kütüklerine kaydedilerek 30 Ocak ve 15 Aralık 2005 seçimlerinde oy kullandırılmıştır. Her iki seçimde de yaygın ve çoğunluğu Türkmenlerin mağduriyetine yol açan seçim ihlalleri vuku bulmuştur. Halen, demografik denge lehlerine olduğundan, Kürt partiler 2007 referandumunu kazanarak Kerkük’ü Kürt bölgesinin başkenti ilan edecekleri beklentisi içindedirler . Ne var ki, başta Türkmenler, Sünni ve Şii Araplar olmak üzere Kerkük’te yaşayan diğer toplumlar, Kürtler’le Amerikalılar tarafından kendilerine dayatılmaya çalışılan bu düzene karşı çıktıklarından Kerkük barut fıçısına dönüşmüştür. Nitekim, dünyaca tanınmış bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslararası Kriz Grubu’nun yayınlamış olduğu 18 temmuz 2006 tarihli raporda, Kerkük’te tırmanan gerginliğe dikkat çekilmekte ve uluslararası toplum zaman yitirmeden müdahale etmediği takdirde buradaki ortamın kaosa dönüşeceği dile getirilmektedir.

   ABD, kuzey Irak’ta şekillenen bu tablo çerçevesinde Türkiye için bir rol biçmiştir. Buna göre Türkiye, yeni Kürt devletini tanıyacak, onun Kerkük bölgesini ilhak etmesini kabullenecek, yeni devletle ortaklık düzeyinde bir işbirliğine girecek ve ona sahip çıkacaktır. Yani Türkiye, Kürt devletinin sınırlarının bir tür garantörü olacaktır. Bunun bir anlamı da, Türkiye’nin; İran, Suriye ve Irak’taki Sünni ve Şii unsurlarla işbirliği içine girip bağımsız Kürt devletine karşı birleşip ortak bir strateji oluşturmayacağını ABD’ye taahhüt etmesidir… Amerika, Türkiye’ye bu politikasını dayatmak için PKK’yı bir baskı unsuru olarak ayakta tutuyor. Türkiye’ye bu düzeni kabul ettirinceye kadar PKK kozunu elinden çıkarmak istemiyor.

   Görüleceği üzere, Türkiye’ye “stratejik ortak” payesi veren büyük müttefikimizin politikaları sonucu kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmuş ve böylece Türkiye’nin istikrar ve toprak bütünlüğüne yönelik ağır bir tehdit unsuru yaratılmış olacaktır. Zira, Kuzey Irak’ta, ABD destekli bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, Türkiye’de Kürt milliyetçiliğini körükleyecek ve ayrılıkçı Kürt hareketine güç kazandırarak Barzani’nin tasavvur ettiği şekilde Türkiye’deki Kürtlerle birleşerek denize çıkışı olan büyük Kürdistan’ı kurma projesini gündeme getirecektir.

   Türkiye, bu ağır ve acil tehdide karşı koymak ve onunla baş etmek imkan ve gücüne sahiptir. Yeter ki, özgüvenli bir siyasi liderlik, ülke çapında birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunu sağlayabilsin. Bunun için de her şeyden önce yapılması gereken, konunun TBMM’ne getirilmesi ve burada milletin önünde enine boyuna tartışılmasıdır.



05.08.2006

Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi