Yankı'nın Son Sayısı >HAKİM KUBİLAY TAŞDEMİR

Yargıtay 11.C. Dairesi E. Üyesi
Hakim Kubilay TAŞDEMİR


EKONOMİK SUÇLARA EKONOMİK ÇÖZÜMLER ÜRETİLMELİ

Yargıtay 11. C. Dairesi E. Üyesi Hakim Kubilay Taşdemir, vergi suçlarında fazla miktarda ceza verilmesini toplumda infiallere neden olduğunu,adam öldürmeye yakın cezalarla insanların karşı karşıya kaldığını belirtti. Taşdemir, “bunun ekonomik bir suç olduğunu düşünerek ekonomik çözümler üretilmeli.” dedi.
 
Daha önce hazırlanan Yargı Reformu Strateji Belgesindeki tutuklulukla ve yasa yolları ile ilgili düzenlemelerin birçoğunu olumlu buluyorum. Düzenlemelerle tutuklulukta geçen süreye de değinilmiş, kişilerin temel hak ve özgürlüklerine saygı göstermenin bir ifadesi olarak tutuklamanın peşin infaz yöntemi olmadığı hususunu Anayasamıza uygun olarak vurgulamıştır. Terörle Mücadele Yasası’nda birtakım değişiklikler yapılmıştı. Her ne kadar malumun ilanı da olsa Terörle Mücadele Yasası’nın 7. maddesinin 2. fıkrasına eklenen ve 301. maddenin 3. fıkrasında da daha önceden beri olan; “eleştiri alanında yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” şeklinde düzenlemeler tekrardan yapılmıştır. Ayrıca Ceza Muhakemesi Yasasına eklenen tutukluluk süreleri ile ilgili düzenlemeler de var. Bunlar, temel hak ve özgürlükleri özgürce kullanılmasını gerektiren düzenlemelerdir. Yasa yollarında istinaf mahkemelerinin kararlarına karşı itirazların incelenme yönteminde değişiklikler yapılmıştı. Bunları yerinde buluyorum. Avukatlık Kanunu’nda da düzenlemeler yapılmıştı. Malumunuz ülkemizde çok fazla hukuk fakültesi açılmasıyla birlikte avukatlık mesleğinin niteliği üzerine eleştiriler yapılmaya başlanmıştı. Avukatlık Kanunu’ndaki düzenlemeyle avukatlığa girişte daha seçici olmak için bir mesleğe giriş sınavı öngörülmekte. Mesleğin hak ettiği saygınlığa olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorum. Şimdi ise anladığım kadarıyla İnfaz Kanunu ile yapılacağı belirtilen düzenlemeler toplumca bekleniyor. Önemli olan yasa maddelerinin mükemmel şekilde ortaya konulması değil, bunun uygulanma tarzıdır, yani yasaların uygulanmasının sağlayacak, hukuk üretecek hukuku yansız bir şekilde uygulayacak hâkimlere ihtiyacımız vardır. Bu hususun gözden ırak tutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Yasa maddesi yapmak kadar onu özüyle sözüyle uygulamak da en az yasa yapmak kadar önemlidir.

TECRÜBELİ YARGIÇLARA İHTİYACIMIZ VAR
15 Temmuz hain darbe girişiminde birtakım meslektaşlar bu darbe girişiminde rolleri olması, terör örgütü mensubu olmaları nedeniyle görevden uzaklaştırıldılar. Bunların yerinin zorunlu olarak genç ya da avukatlıktan gelen tecrübesiz kişilerle doldurulması yolu seçildi. Bu yol haklıydı. Sonuçta büyük bir boşluk oluşmuştu.  Bildiğim kadarıyla 4500 kadar hâkim ve Cumhuriyet Savcısının görevine son verildi. Adalet akademisinde bunların staj ile yetiştirilmesi çabaları var. İyi hâkim yetiştirilmesi için gereken her şey yapılıyor. Bunları saygı ile karşılıyorum. Tabii bir anda oluşan büyük boşluğun tecrübeli kişilerle bir anda doldurulması mümkün değil. Zamana ihtiyaç var. Mesleğe yeni başlayan arkadaşların çoğu tecrübesiz. Bu aşamada da meslekte deneyim kazanmış ama 65 yaşını doldurmuş ya da doldurmak üzere olan kişilerin yasal nedenlerle yaş haddinin dolması nedeni ile meslekten ayrılması ile ikinci bir boşluğun söz konusu olacağını düşünüyorum. Bunun için hâkimler 65 yaşından sonra 67 hatta 70 yaşına kadar çalışmaya devam edebilir. Toplumumuzun huzur ve barışı için kanunlarımızın ve yansız ve objektif uygulayabilecek iç hukukumuzun parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin içeriğini dolduran Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını gözetecek değerli hâkim ve Cumhuriyet Savcılarına ihtiyacı var. Yasalar ne kadar yerinde olursa olsun uygulayıcının önemi çok büyük. Çünkü, kötü yasalar iyi uygulayıcının elinde iyi sonuçlar verebileceği gibi tam tersi de olabilir. Yani, iyi yasalar da kötü uygulayıcının elinde kötü sonuçlar doğurabilir. Tecrübe kolayca kazanılabilecek bir şey değil. Yılların birikimiyle oluşabilecek bir sonuç ve bu nedenle emeklilik yaşının uzatılması makul olan bir düşünce. Bu yüzden tecrübeli kişileri bir anda mesleğin dışına çıkarmak çok doğru bir davranış olmayabilir. Çünkü olağanüstü şartları yaşıyoruz. Milletin yansız adalete ihtiyacı var.
Yasayı uygulayan çok önemlidir. Yasanın yansız bir biçimde fark gözetmeksizin eşit olarak uygulanması gerekir. Onun içi sürekli, üstelik torba olarak adlandırılan yöntemlerle yasal değişikliklere gitmeyi doğru bulmuyoruz. Ama temel hak ve özgürlükleri genişletmek için değişiklikler yapılabilir ve yapılmaya da ihtiyaç duyulduğunu sanıyorum. Toplumda böyle bir beklenti var çünkü.


TECİL MÜESSESESİ SINIRLI HALLERDE TEKRAR UYGULANABİLİR
Tecavüz ile aile mefhumu birbirine zıt kavramlar. Bu maddenin düzenlenmesi toplumda bir infial uyandırıyor. Eskiden 765 sayılı Yasanın 434. maddesi vardı. Kaçırılan veya alıkonulan kız tecavüzcüsüyle evlenirse cezadan muaf olabiliyordu. Bu madde sonradan Anayasa Mahkemesi’nin bir kararıyla iptal edildi. Dolayısıyla var olan, iyi işlemediğine inanan toplumsal beklentiyi karşılamaktan uzak olan bu madde birtakım STK’ların girişimleri ve yargı kararı ile ortadan kaldırıldı. Bu maddenin yeniden ihdası çok sınırlı hallerde olabilecek bir şey. Yani çok saygın bir müessese olan ailenin, çocuk gelinler ya da çocuk yaşta damatlar tarafından oluşturulması bizim beklentimiz değil. Ama bazı nadir hallerde bu maddeye sınırlı uygulama getirilebilir. Gerçekten birbirini sevmiş, zor kullanmadan birlikteliği gerçekleştirmiş gençler için daha fazla mağduriyetlere mahal verilmeden sınırlı hallerde olmak üzere bir düzenleme yapılması düşünülebilir. Çünkü cinsel suçlara verilen cezanın çok ağırlaştığını düşünüyorum. Kanımca kantarın topuzu bir miktar kaçmış gibi görünüyor. Çoğu zaman da bu suçların kanıtlanması için çok fazla delil gerekmeyebiliyor. Çünkü Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere taciz suçlarında, bir hanımın önceden aralarında herhangi bir husumet bulunmayan bir kişiye taciz isnadında bulunmasının yaşamın olağan akışına uygun olmadığını, üstelik böyle bir ithamın hanımı sosyal çevrede onu zor durumda bırakabileceği kanısındadır. Sonuçta sanıklar çok büyük cezalara mahkûm olabiliyorlar. Bu da çok büyük cezaları beraberinde getirebiliyor. Onun için ancak çok sınırlı hallerde tecil müessesesi bir toplumsal dayanışma gereği olarak yeniden yasalarımızda yer almalı diye düşünüyorum.
Sahte fatura düzenlemek veya sahte faturanın kullanmanın cezaları 5728 sayılı yasa ile artırıldı. 18 ay olan temel ceza 3 yıla çıkartıldı. Çünkü sahte fatura düzenleme ve kullanma suçları her takvim yılı için ayrı ayrı gerçekleşiyor ve ayrı ayrı cezalar belirleniyor. Kullanılan veya düzenlenen fatura adedi fazla olduğu takdirde zincirleme suç gerçekleştirildiği için cezanın da artırılmasını gerekli kılıyor. Böyle olunca hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi bu tür suçlarda uygulanamaz hale getiriliyor. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması 2 yıl ve daha az cezayı gerektiren suçlarda uygulanabilen bir usul kurumu. Onun için cezanın sınırlarında biraz indirim yapılması gerekiyor. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını mümkün kılacak bir miktara çekilebilir.  İki yıldan az bir miktara çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ya da bunun yanında etkin pişmanlıktan da yararlanılması için, vergi cezasını hüküm verilmeden evvel ödeyen kişinin de cezasında bir miktar indirime gidilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Herkes vergisini ödemeli. Vergi, ekonomizmimizin de ayakta kalabilmesi için gerekli ve çok önemli bir kaynak. Vergilendirilmiş kazanç kutsal ancak bu tür suçlara fazla miktarda ceza verilmesi de toplumda infiallere, ailelerin yıkılmasına neden olabiliyor. Kişiler insan öldürmeye yakın cezalarla karşı karşıya kalabiliyor. Bunun ekonomik bir suç olduğunu düşünerek ekonomik çözümler üretilmeli. Ayrıca sık sık vergi barışı yasaları uygulamalarına karşıyım. Çünkü, düzenli olarak vergisini ödeyen kişiler için mağduriyet oluyor. Vergi vereni mahvetmemek, vermeyeni de sık sık affetmemek gerekir diye düşünüyorum.


TECRÜBE KOLAY KAZANILMIYOR
Tecrübenin yılların birikimi olduğunu, tecrübeli kişilerden kolayca vazgeçilmemesini ve bu konuda onları hemen sistemin dışına atacak davranışlardan vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin onlardan adalet akademisinde yararlanmak yolu tercih edilebilir. Yeni yasaların yapımında birikimlerinden yararlanılması yoluna gidilebilir. Onların bilgi birikimlerini mezara kadar götürülmeleri engellenebilir. Çünkü deneyim, bilgi birikimi bu parayla satın alınabilecek bir şey değil. Genç kuşakların onlardan yararlanması mutlaka temin edilmeli diye düşünüyorum.
Geciken adalet adaletsizliktir. Adaletin seri biçimde yansız olarak gerçekleşmesi lazım. Ama bunun için toplumun bütün organlarının iyi çalışması gerekiyor. Örneğin, jandarma çok iyi, yargı kötü, ya da polis çok iyi, tapu dairesi çok kötü çalışıyor gibi sözlerle açıklanamaz. Bütün organların işler biçimde olması lazım. Bu çalışma bir nevi birleşik kaplara benziyor. Dolayısıyla vatandaşın da adaletin geçekleşmesinde üstüne düşen görevleri yapması gerekiyor. Sanık ve tanıkların duruşmalara zamanında gitmesi gerekiyor. Adaletin seri şekilde gerçekleşmesi için herkesin işini iyi yapması lazım.  Mahkemelerce sorulan hususlarla ilgili olarak kurumların gereğini kısa süre içerisinde yerine getirmeleri gerekiyor. Adaletin geç çalışması halinde bazı kişiler, hakkını yasa dışı organlarda arama gibi bir yöntemi tercih edebilirler. Bu da toplumun düzeni için gerçekten hiç iyi bir davranış olmaz. Toplumun düzenini bozar. Adalet Bakanlığı bu konuda yargının hızlandırılması ile ilgili olarak başarılı çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaları destekliyoruz.






Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi